Peki, ne oldu da 2023 seçimlerine gidilen süreçte, bir araya gelmez denilenler bir araya gelebildi? Örneğin, nasıl oldu da günümüzün DEM partisi ile İyi Parti (resmiyette olmasa bile pratikte) aynı adayın arkasında birleşebildi? Elbette bu soruya farklı perspektiflerden cevap verilebilir; lakin zannımca tüm potansiyel cevapları kapsayan bir yanıt mevcut: Zafer ihtimalinin, kazanmaya yaklaşma hissinin odadaki fil misali bütün siyasi pazarlık masalarına oturmuş olması. Dolayısıyla, seçime bu yazı için masa başına oturulan tarih itibariyle 65 gün kalmasına rağmen netleşmemiş birçok detay var. 2019 seçimleriyle birlikte AKP’nin yenilmez olduğu algısının kırılması, eski AKP’lilerin -biri popüler ekonomi bakanı, biri eski başbakan olmak üzere- sayısı gittikçe artan biçimde Erdoğan aleyhine siyasi faaliyetlerde bulunması, Arınç gibi hala Erdoğan’ın yanında konumlanmış figürlerin takkeyi öne koyma tiratları, başta kronikleşen enflasyon ile varlığını hayatın her alanında hissettiren derin bir ekonomik kriz ve en sonunda toplumsal travmasının hala devam ettiği deprem… Saydığımız bu faktörler ve unuttuğumuz çok daha fazlası muhalefet bileşenlerine bu seçimin kazanılabilir olduğunu düşündürdü. Bunlardan belki de en önemlisi, seçimde muhalefet adına “başarı” diyeceğimiz senaryonun adının koyulmamış, tartışılmamış olması. 2023 seçimlerine -belki de başarısızlık sonucu yıkımın da aynı derece şiddetli olmasına sebebiyet verecek şekilde- çok yüksek bir umut dalgası ile gidildi. İşte bu durum, bugün birbiriyle kanlı bıçaklı hale gelmiş siyasi aktörleri ve “tabanlarını”, diyaloga görece açık, siyaseten çok daha “sabırlı” bir noktada tutabildi. Bu umut, çeşitli kazıkların üstünde dikiliydi. Bu durum bizi, işbu yazının cevap verme teşebbüsünde bulunacağı temel soruya götürüyor: 1 Nisan sabahı, günün ilk ışıkları önümüzdeki seçim sonuçları ekranını kesmeye başladığı anlarda, “başardık” deme kriterimiz ne olmalı?Bu soruya cevap verebilmek için geçen yıla, muhalefet için kesin bir başarısızlıkla sonuçlanan 2023 seçimlerine dönmek gerekiyor. 31 Mart için geri sayım başlamasına rağmen, bilhassa CHP’nin kurultay süreci nedeniyle aday belirleme sürecinin gecikmesi ve Mayıs 2023’ün seçmende yarattığı bıkkınlık dolayısıyla “seçim havasına” henüz giril(e)medi. 2019’un, seçim öncesi iktidar yanlısı gazetecileri dahi kahkahalara boğan sürpriz başarısının gerisinde kalmak kimse için şaşırtıcı olmayacak. . 2023 seçimlerinin muhalefet adına en akılda kalan yönü, bütün iniş ve çıkışlarına rağmen, tarihi bir birliktelik teşebbüsünde bulunabilmesiydi.
Bu durum bizi, işbu yazının cevap verme teşebbüsünde bulunacağı temel soruya götürüyor: 1 Nisan sabahı, günün ilk ışıkları önümüzdeki seçim sonuçları ekranını kesmeye başladığı anlarda, “başardık” deme kriterimiz ne olmalı?Bu soruya cevap verebilmek için geçen yıla, muhalefet için kesin bir başarısızlıkla sonuçlanan 2023 seçimlerine dönmek gerekiyor. . Dolayısıyla, seçime bu yazı için masa başına oturulan tarih itibariyle 65 gün kalmasına rağmen netleşmemiş birçok detay var. Peki, ne oldu da 2023 seçimlerine gidilen süreçte, bir araya gelmez denilenler bir araya gelebildi? Örneğin, nasıl oldu da günümüzün DEM partisi ile İyi Parti (resmiyette olmasa bile pratikte) aynı adayın arkasında birleşebildi? Elbette bu soruya farklı perspektiflerden cevap verilebilir; lakin zannımca tüm potansiyel cevapları kapsayan bir yanıt mevcut: Zafer ihtimalinin, kazanmaya yaklaşma hissinin odadaki fil misali bütün siyasi pazarlık masalarına oturmuş olması. 2019 seçimleriyle birlikte AKP’nin yenilmez olduğu algısının kırılması, eski AKP’lilerin -biri popüler ekonomi bakanı, biri eski başbakan olmak üzere- sayısı gittikçe artan biçimde Erdoğan aleyhine siyasi faaliyetlerde bulunması, Arınç gibi hala Erdoğan’ın yanında konumlanmış figürlerin takkeyi öne koyma tiratları, başta kronikleşen enflasyon ile varlığını hayatın her alanında hissettiren derin bir ekonomik kriz ve en sonunda toplumsal travmasının hala devam ettiği deprem… Saydığımız bu faktörler ve unuttuğumuz çok daha fazlası muhalefet bileşenlerine bu seçimin kazanılabilir olduğunu düşündürdü. 2023 seçimlerinin muhalefet adına en akılda kalan yönü, bütün iniş ve çıkışlarına rağmen, tarihi bir birliktelik teşebbüsünde bulunabilmesiydi. Bunlardan belki de en önemlisi, seçimde muhalefet adına “başarı” diyeceğimiz senaryonun adının koyulmamış, tartışılmamış olması. 2019’un, seçim öncesi iktidar yanlısı gazetecileri dahi kahkahalara boğan sürpriz başarısının gerisinde kalmak kimse için şaşırtıcı olmayacak. 2023 seçimlerine -belki de başarısızlık sonucu yıkımın da aynı derece şiddetli olmasına sebebiyet verecek şekilde- çok yüksek bir umut dalgası ile gidildi. 31 Mart için geri sayım başlamasına rağmen, bilhassa CHP’nin kurultay süreci nedeniyle aday belirleme sürecinin gecikmesi ve Mayıs 2023’ün seçmende yarattığı bıkkınlık dolayısıyla “seçim havasına” henüz giril(e)medi. İşte bu durum, bugün birbiriyle kanlı bıçaklı hale gelmiş siyasi aktörleri ve “tabanlarını”, diyaloga görece açık, siyaseten çok daha “sabırlı” bir noktada tutabildi. Bu umut, çeşitli kazıkların üstünde dikiliydi.